Sonunda!
Kavuşuyor, karışıyorum köyümün ormanlarına.
Baharın gelişini haykırıyor, gür meşelerin yeşil yaprakları
Bağır! Çağır! Ey yüce orman!
İki kolum iki yana açık... Gözü kapalı yalın ayak,
Çimlerin ıslak omuzlarında dans ediyorum.
Sonunda!
Kavuşuyor, karışıyorum köyümün ormanlarına.
Baharın gelişini haykırıyor, gür meşelerin yeşil yaprakları
Bağır! Çağır! Ey yüce orman!
İki kolum iki yana açık... Gözü kapalı yalın ayak,
Çimlerin ıslak omuzlarında dans ediyorum.
Kabuslarımada son vermiyor artık sabahın ilk ışıkları.
Kanıt değil uyandığıma güneşin doğması.
Bana verdiğinle bu hale geldim bak, bunlar;
Ayırt edemediğim gerçekle rüya arasındaki dünyanın, insomnia artıkları.
Bişey sorcam ne fark ederki bunun bir rüya olması?
Acı olan; gerçek, rüyasında da hala seni seviyor olması.
Hadi diyelimki gerçek sandığım şeyinde bi ihtimal rüya olması.
Uyandırmasınlar o zaman istemiyorum, bu bir rüya olmasın.
Ey gençliğimin ormanları! Şimdi,
Çıkıp gelsem, tanır mısınız beni?
Serper misiniz uğultulu yüreğime
Uzandığımda gölgenizdeki o suküneti
Tıpkı eski günlerdeki gibi
Ah! Bilirim! Bilirim.
Karanlık bir hastalık çökecek,
Gür bir orman gibi olan ruhumun üstüne;
Yavaş yavaş çürüyeceğim, ne kalabalir ki geriye!
Tanıyamayacağım hiç kimseyi
Ve kader çaresi yok bunun.
Alıp götürecekler, beni seven herkesi;
Düşünce önüme tedirgin yeşil bakışım!
Rüzgâr tüm siperleri kuşatmış, kıyıya sürüyor dalgaları
Kıyı boyu o hazınlıklı ses; dalgaların kemik çıtırtıları.
Yoktur belki böyle bir şey,
Diplerde yaşadığını sanan aptal sulara inat dalgalar,
Özgürlüğe koşup tırmanmak istiyordur kayalıkları.
Yine de bu bir savaş;
Elinde gece kokulu silgisi; gölge, güneşe düşman,
Yok edinceye dek siliyor onu bu topraklardan.
Eğer yoksa böyle bir şey;
Gölgenin serinliğine âşıktır güneş alev alev yanan
Gölge kaçandır güneş kovalayan
Güneşle saklambaç oynadım,
Gölgelere gizlendim
Dağların ardında aradı beni…
Akşam olunca sobeledim,
Hile yaptın diye küstü
Sabahlara kadar gelmedi geri…
Sonbaharı yarılamış, bir kasım öğlesiydi.
Kervan geçmez, gün düşmez sırtlarıma
Rapunzel saçlarını süpürge etti,
Çalıverdi yıl boyu kalkmayan kışlarıma...
Ben o yıl kar görmedim
Yaprak dökmedim
Bir zamanlar
Pamuktan dokunmuş ellerinin gezdiği omuzlarımda,
Şimdi
Cirit atıyor ağızları salya dolu, aç dişi kurtlar...
Ne zaman o gitti
Geçilmez oldu geçitler yosun tuttu patikalar.
Katil örümceklerim!
Kırmızı, mor, pembe çiçeklerimi kullanıp;
İpekten mayınlar döşüyorlar ovalarıma.
Bir sarı kelebek güzelliklerine aldanıp;
Konar konmaz paramparça bacakları,
Paramparça kanatları,
Paramparça...
Katil çiftçiler!
Daha çok ekin için toprağımla iş birliği yapıp;
Haram kollarla beslenmiş nehirler akıtmış ovalarıma.
İrin çıkarmış içer içmez susuz topraklarım...
Bugünlerde,
Bir kırlangıç kuyruk uçuyor ovalarımın otlaklarında.
Yeşil gözlü, hür bir çocuk koşuyor ardı sıra...
Anılara sıkışırsam yılma, siyah olsa da kıyafetlerim,
Hadi ama sadece bir iki sokak ötedeki bizleyim,
Beyaz görülmez; uzaktan gri, kısık yeşil gözlerim...
Yetişemedin, bende tutamadım, sağanakken dolu bozdu,
Ne allık kaldı nede parmak uçlarının dolduracağı gamzelerim...
Oku şu kitabı, çalsın şu orkestra, ayak seslerin duyabiliyorum.
Dolular eriyor bu sensin, şükür, bak galiba geri geliyorum.
İstemezdim elimi çekmek, ulaşması zor bu sokakta beklemek,
Bu duvarı da yıkıcaz, güçlüyüz sen benim, bende ise sen var.
Zor biliyorum bitirmek ama ilham veren bi şarkı var.
18.05.2014 - Anılarımız Olacak, Anıların, Anısına